Sıçanlarda Hidrojen Sülfür Donörünün İskemik Priapizme Bağlı Gelişen Erektil Disfonksiyondaki Koruyucu Etkisi ve Tedavi Potansiyeli


Durmuş sütpideler N. (Yürütücü), Özbek E., Kantarcı M. , Koç T. , Ersoy N., Cilaker mıçılı S.

  • Proje Türü: TÜBİTAK Projesi
  • Proje Grubu: Tıp Sağlık
  • Projenin Yürütüldüğü Birim: Tıp Fakültesi
  • Başlangıç Tarihi: Nisan 2024
  • Bitiş Tarihi: Mayıs 2026

Özet

Priapizm erkeklerde yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkileyen, cinsel uyarı olmaksızın dört saatten uzun süren kalıcı ve ağrılı ereksiyon halidir. Her yaşta erkeklerde görülebilmektedir ve dünyada prevalansı giderek artmaktadır. En sık görülen priapizm türü olan iskemik priapizm (İP) olguların %95’ini oluşturmaktadır. Boşalmanın gecikmesine bağlı oluşan iskemi ve müdahale sonrası doku reperfüze olduğunda tetiklenen patofizyolojik mekanizmalar penil hasara ve dolayısıyla erektil disfonksiyona (ED) neden olmaktadır. Acil müdahale gerekli olan İP’de mevcut tedavi yöntemleri başlangıçta aspirasyon ve sempatomimetik ajanların intrakavernozal enjeksiyonu, bu tedaviler yeterli gelmediğinde cerrahi müdahaledir. Bununla birlikte bu tedavilerle tümesans sağlandığı koşullarda bile ED oluşabilmektedir. Konservatif ve cerrahi müdahaleler sırasında destek olacak farmakolojik ajanların kullanımı tedavi başarısını arttırabilir. Ancak bu amaçla kullanılan bir farmakolojik ajan bulunmamaktadır.

 İP’de penil ereksiyondan sorumlu başlıca nörotransmitter olan nitrik oksidin (NO) biyoyararlanımının azaldığı bildirilmektedir. NO’nun yanı sıra penil dokuda endojen olarak sentezlenen hidrojen sülfürün (H₂S) korpus kavernosumda gevşetici etkileri ve erektil fonksiyonun regülasyonunda rol oynadığı çalışmalarda bildirilmiştir. H₂S’in diğer organlarda da serbest radikal kaynaklı stresi azaltarak, mitokondriyal işlevi teşvik ederek, vaskülarizasyon yollarını aktive ederek ve apoptozu azaltarak iskemi-reperfüzyon hasarını önlediği bilinmektedir. Ancak, literatürde İP ile H₂S ilişkisini araştıran bir çalışma bulunmamaktadır. Bu kapsamda yaptığımız bir çalışmada İP modeli oluşturulan sıçanların penil dokularında kontrole kıyasla H₂S seviyelerinin önemli ölçüde azaldığını, ayrıca intraperitoneal NAHS (H₂S donörü) uygulamasının İP’de H₂S seviyelerini arttığını ve kontrol seviyelerine yaklaştığını raporladık. Bu verilerimiz ışığında önerilen projemizde İP sonrası penil dokuda H2S azalmasının mekanizması ve H2S’in İP patolojisindeki rolü, ayrıca H2S donörünün profilaktik ve tedavi edici etki potansiyelinin erektil fonksiyona etkilerini araştırmayı amaçladık.

Bu çalışmada yetişkin Wistar erkek sıçanlar 1. Kontrol grubu, 2. Priapizm grubu, 3. 1 hafta boyunca i.p %0.9 NaCl+ Priapizm/reperfüzyon grubu, 4. 1 hafta boyunca i.p NaHS +Priapizm/reperfüzyon grubu, 5. Priapizm/reperfüzyon + 1 hafta boyunca i.p %0.9 NaCl grubu, 6. Priapizm/reperfüzyon + 1 hafta boyunca i.p NaHS grubu olmak üzere 6 gruba ayrılacaktır. İP grubu hayvanlara, anestezi altında vakum yöntemi ile doku erekte edilerek 4 saatlik iskemi oluşturulacaktır. Deneylerin sonunda çalışma gruplarındaki tüm hayvanlarda in vivo intrakavernöz ve ortalama kan basıncı ölçülerek iskemik priapizmde H₂S’in erektil fonksiyona etkileri araştırılacaktır. İn vivo çalışmayı takiben sıçanların penil dokuları eksize edilerek bir kısmı homojenize edilecek ve metilen mavisi yöntemiyle H2S seviyeleri ölçülecektir. Bir kısmında ise penis dokusunda H₂S sentezine aracılık eden enzimlerin CSE, CBS, 3MST mRNA ekspresyonları RT- PCR ile protein lokalizasyonları ise immünhistokimya ile araştırılacaktır. İnflamatuar süreçte H₂S’in anti-inflamatuar etkisine aracılık eden Nrf2 ve anjiyogenez ile ilişkisi için VEGF ve eNOS mRNA ekspresyonları RT-PCR ile protein lokalizasyonları ise immünhistokimya ile değerlendirilecektir. İnflamasyon, ödem, vazokonjesyon ilişkili morfolojik değişiklikler Hematoksilen-Eosin ve Masson Trikrom boyama yöntemleri ile incelenecektir. Ayrıca antifibrotik etkisi kolajen/düz kas oranı ile araştırılacaktır.

Bu çalışma ile İP’de NaHS’in erektil yanıtlara ve H₂S düzeylerine koruyucu ve tedavi edici etkisi ilk kez değerlendirilecektir. Elde edilen sonuçlara göre H2S’in regülasyonunun İP tedavisinde klinik uygulamalarda kullanılabilirliği düşüncesi doğacaktır. H2S Donörü NaHS, İP’li hastalar için konservatif ve cerrahi tedavi basamaklarını destekleyen, dolayısıyla ED olasılığını azaltan yeni umut verici bir tedavi seçeneği olarak ortaya konulacaktır.