Şentürk B., Gündem F. (Araştırmacı), Kuyurtar M., Çekem K.
Sanayileşme ve paralelinde gelişen modernleşme hareketleriyle beraber 19.yüzyıl sonu ve 20. yüzyılların başından itibaren
kadınlar bilimsel üretimin temel kurumları olan üniversitelerde görünmeye başlasalar bile bu görünürlük aynı anda, topyekûn ve
tüm alanlarda gerçekleşmemiştir. Örneğin Kuveyt gibi, kadınların üniversitelerde yer almasının 1960’lı yılları bulduğu ülkeler
olduğu gibi (bkz. Talhami 2012), kadınların üniversiteye görece daha erken yıllarda gidebildiği ABD’de 1950’lerde dahi
kadınların öğrenci olarak bile kabul edilmediği üniversiteler mevcuttur (bkz. Malkiel 2016, Synnott 2017). Diğer ülkelerde
olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar üniversitelerde öğretim üyesi olarak bulunmadan önce öğrenci olarak yer almışlardır.
Osmanlı Döneminde 1914 yılında kadınlar uzun çabaları sonucunda fiilen üniversitelerde öğrenci olmaya başlamış, kadınların
üniversitelerde bilim insanı olarak çalışabilmeleri de ancak yaklaşık 20 sene sonrasında Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi
muallim kadrosuna 1932-1933 öğretim yılında ilk kadın akademisyenin alınmasıyla gerçekleşebilmiştir (Tümer Erdem 2013).
Türkiye’de kadınların üniversiteye girmelerinden itibaren yıllar içinde kadınlar büyük yol kat etmiş, sayıları yıllar içinde hızla
artmış ve günümüzde toplam öğretim üyelerinin %46’sını teşkil etmektedir (YÖK 2023). Türkiye’de ve pek çok diğer ülkede
yüksek öğrenim kurumlarında bilim kadınlarının artan sayılarına rağmen bu kurumlardaki toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık
ve eşitsizlik sorunsallaştırılmakta, kadınların üniversitelerdeki görünürlüğünü, liderliğini desteklemek için çeşitli programlar
geliştirilmekte ancak bu noktadaki eksiklikler bilimsel yayınlar ve politika dokümanları tarafından hala önemle vurgulanmaktadır
(Avrupa Komisyonu 2019, 2020,2021, AUUP 2017). Bu eksiklikler, dünya genelinde akademik istihdamın cinsiyet
kompozisyonuna bakan çalışmalar tarafından cinsiyete dayalı iş bölümü temelinde dikey ve yatay olmak üzere iki temel ayrıma
dayanılarak tanımlanmaktadır (bkz. Eaton vd. 2020, Heinrichs 2023, Roberto vd. 2020). Akademideki istihdamda -farklı pek
sektörde göründüğü üzere- (1) dikey ayrışma sonucunda kadınların daha güvencesiz ve giriş seviyesindeki işlerde yoğunlaştığı
ve yönetim kadrolarında az temsil edildiği (bkz. Stringer vd. 2018, De Paola 2018, Roberto vd. 2020) (2) yatay ayrışma ile
birlikte ise kadınların teknoloji ve bilim alanlarında daha az yer alıp bakım emeği ile ilgili mesleklerin eğitiminin verildiği
bölümler, dil-edebiyat ve sosyal bilimler alanlarında daha çok yer aldığı göze çarpmaktadır (bkz. Sattari vd. 2019, Chen 2021).
Önerilen projenin konusu Türkiye’deki üniversitelerde STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) alanlarında eğitim
veren/araştırma yapan bölümlerdeki toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerdir. Bu çerçevede proje söz konusu eşitsizliklerinin
görünüm biçimlerini ve STEM alanındaki bilim kadınlarının deneyim/baş etme stratejilerini inceleyerek yüksek öğrenim
kurumlarında STEM alanında toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik öneriler sunmayı içermektedir.